“İsmek ne demek?” diye sormak yetmez: Neye dönüştü ve neye dönüşmeli?
Forumdaşlar, ben bu başlığı açıyorum çünkü “İsmek ne demek?” sorusu artık sözlük karşılığıyla açıklanacak kadar basit değil. Evet, İSMEK uzun açılımıyla İstanbul Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları; belediyenin ücretsiz/uygun maliyetli kurs ağının adı. Ama sahadaki karşılığı, bir kentin yetişkin eğitim ekosistemi, istihdam politikası, sosyal sermaye üretimi ve hatta kültürel yönelimi üzerine çok daha büyük bir anlatı. Benim görüşüm net: İSMEK, kâğıt üzerinde fırsat eşitliği vaadiyle parlıyor, pratikte ise kalite güvencesi, güncellik ve gerçek iş piyasasıyla bağ sorunları nedeniyle potansiyelinin gerisinde. Tartışmak isteyen kim varsa buyursun; çünkü bu başlıkta alkış değil, somut kanıt, deneyim ve karşı argüman arıyorum.
“İsmek ne demek?” sorusunun gerçek anlamı: Hizmetin niyeti mi, sonucunun etkisi mi?
“Ne demek”i ikiye ayıralım: (1) Niyet: Vatandaşa ücretsiz yetkinlik kazandırmak, boş zamanı üretken beceriye çevirmek, sosyal bağları güçlendirmek. (2) Sonuç: Kursun sonunda elde edilen sertifikanın işe girişte etkisi, becerinin piyasa değeri, eğitimin sürdürülebilirliği. Niyet iyi olabilir; ama sonuçlar tatmin etmiyorsa, hizmet algısı hızla “hobi evi”ne evriliyor. İşte asıl mesele burada.
Güçlü yanlar: Erişilebilirlik, sosyalleşme, düşük eşik
- Coğrafi erişim ve ücret bariyerinin düşüklüğü, birçok yetişkin için ilk adıma cesaret veriyor.
- Sosyal izolasyonu kırıyor; özellikle ev içi yükleri ağır olanlar için “dışarıda bir alan” sağlıyor.
- Bazı branşlarda iyi eğitmenlere denk gelindiğinde, sıfırdan başlayan birinin gözle görülür ilerlemesi mümkün.
- Portföy oluşturan, yan gelir yakalayan, hatta küçük işletmeye dönüşen başarı örnekleri var.
Zayıf ve tartışmalı noktalar: Sertifikanın değeri, müfredatın güncelliği, iş piyasasıyla kopukluk
- Sertifika enflasyonu: İşveren nezdinde “İSMEK sertifikası” tek başına ayırt edici olmuyor. Ölçme-değerlendirme şeffaf ve bağımsız akredite değilse, kağıdın değeri düşüyor.
- Müfredat gecikmesi: Dijital beceriler, yapay zekâ destekli araçlar, e-ticaret dinamikleri… Programlar gerçek dünyanın hızına yetişemeyebiliyor.
- Eğitmen kalitesi ve tutarlılığı: Aynı branşta iki merkez arasında fark uçurum olabiliyor. Bu da markanın bütüncül güvenini aşındırıyor.
- İstihdam köprüsü eksikliği: Kurs bittiğinde iş/çıraklık/staj kanallarına yönlendirme zayıf kalırsa, kazanılan beceri ekonomik değere dönüşmüyor.
- Kaynak tahsisi ve şeffaflık: Hangi branşa, hangi talep analizine göre kontenjan ayrılıyor? Kapalı kutu algısı tartışmayı büyütüyor.
Erkeklerin stratejik/problem çözme, kadınların empatik/insan odaklı yaklaşımı: Nasıl dengeleriz?
Forumdaki deneyimler şunu gösteriyor:
- Stratejik/problem çözme odaklı bakış (genellikle erkek kullanıcıların vurguladığı): “İSMEK, işgücü piyasasının net açıklarını hedeflemeli. Veriye dayalı program aç, KPI koy, mezun takibi yap, işe yerleştirme oranı ver. Zaman ve bütçe optimizasyonu şart.” Bu çerçeve net metrik ister: kaç kişi istihdam edildi, geliri nasıl değişti, hangi branş ROI üretiyor?
- Empatik/insan odaklı yaklaşım (genellikle kadın kullanıcıların vurguladığı): “Kurs yalnızca iş değil, güçlenme, özgüven, sosyal bağ ve yaşam kalitesi demek. Eğitim, bakım yükleri ve güvenli mekân ihtiyacı gözetilerek kurgulanmalı.” Bu çerçeve, kreş desteği, esnek saatler, güvenli ulaşım, psikososyal destek gibi unsurları öne çıkarır.
Denge noktası:
- Program tasarımında çift skorlu bir model öneriyorum: (1) Ekonomik etki skoru (istihdam/gelir/portföy gibi) + (2) Sosyal etki skoru (özgüven, sosyal ağ, yaşam memnuniyeti). Branş açma/kapama kararları bu iki eksenin bileşik endeksine göre alınmalı.
- Eğitim içinde hibrit pedagojik tasarım: Bir modül problem çözme ve somut çıktıya (iş planı, ürün demosu, GitHub portföyü, Etsy mağazası) odaklanırken, diğer modül akran desteği, geri bildirim, müşteriyi anlama ve hizmet empatisini güçlendirmeli.
- Rol model eşleşmesi: Eğitmen ve mentör havuzunda farklı yaklaşımları temsil eden profiller eşleştirilmeli; bu sadece cinsiyetle açıklanamaz, ama farklı düşünme tarzlarının bilinçli harmanı verimliliği yükseltir.
“Hobi mi, meslek mi?” İkircikli kimlik sorunu
Bir kesim İSMEK’i “hobi kulübü” gibi görürken, diğer kesim “meslek kapısı” olarak konumluyor. İkisi aynı çatı altında olabilir; ama şeffaf segmentasyon şart: Hobi hatları (refah ve toplumsal bağ odağı) ile mesleğe geçiş hatları (piyasa uyumlu, sert ölçme-değerlendirme, iş eşleştirme) farklı KPI’lara bağlanmalı. Her kurs kayıt ekranında “Hobi / Gelir Amaçlı / Kariyer Dönüşüm” seçimi, buna uygun içerik ve beklenti yönetimi yapılmalı.
Kalite güvencesi ve akreditasyon: “İmzalı kağıt”tan “taşınabilir yetkinlik”e
Sertifikanın değerini artırmanın yolu, dış denetimli standartlar ve taşınabilir rozetler (ör. proje linki, portföy, kod deposu, ürün fotoğrafları, müşteri yorumları) üretmekten geçiyor. Her mezunun dijital bir yetenek pasaportu olmalı:
- Beceri matrisi (başlangıç/orta/ileri),
- Somut eserler,
- Piyasa eşleşmesi (hangi ilanlara uyuyor?),
- Mentör yorumları,
- Mikro sınav sonuçları ve tekrar doğrulama tarihi.
Bu pasaportun linki, iş başvurularında gerçek delil işlevi görür. Böylece “sertifika” bir kağıt değil, doğrulanabilir kapasiteye dönüşür.
Müfredatın güncellenmesi: Gündelik gerçekliğe bağlanma
- Tasarım: Canva/Figma temelli görsel iletişim, üretken yapay zekâ ile içerik üretimi, sosyal medya için ölçülebilir kampanya tasarımı.
- El emeği/üretim: Etsy, Trendyol, Instagram Shop entegrasyonları; fiyatlama, kargo, iade politikası, mikro-lojistik.
- Yazılım/teknik: Git temelleri, no-code/low-code araçlarla prototipleme, veri okuryazarlığı.
- Hizmet: Müşteri deneyimi, ikna ve empati, şikâyet yönetimi.
Her branşta “pazar yansıması” dersi zorunlu olmalı: gerçek alıcılarla test, mini fuar, canlı yayınlanmış demo günleri.
Şeffaflık ve hesap verebilirlik: Veriyi paylaş, tartışmayı kaliteye çevir
Açık göstergeler olmadan tartışma hamasete kalıyor. Branş bazında yıllık raporlar yayınlanmalı: başvuru sayısı, mezun oranı, devamlılık, işe yerleşme, gelir artışı, memnuniyet, eğitmen değerlendirmesi. Merkezler arası farklar kamuya açıklandıkça, iyi örnekler ölçeklenir, zayıf halkalar iyileşir.
Forumun ateşini yakacak provokatif sorular
- Sertifika yerine “doğrulanmış beceri pasaportu” olsaydı, işveren gözünde İSMEK’in imajı değişir miydi?
- Hobi ve meslek hatlarını ayırmak, sosyal kapsayıcılığı zayıflatır mı, yoksa beklentiyi netleştirerek kalitenin önünü mü açar?
- Eğitmenleri performansa göre ödüllendirmek/yenilemek, eğitimde niteliği artırır mı yoksa tektipleştirip risk mi üretir?
- İSMEK mezunlarının ürünlerini belediye destekli pazar yerinde toplayıp kurumsal alıcılara sunmak adil rekabet midir, kamunun piyasa bozumu mu?
- Kreş ve ulaşım desteği olmadan “eşit erişim” söylemi ne kadar gerçekçi? Bu destekler bütçeyi zorlar ama verimi katlar mı?
- Mezun takibi için “LinkedIn benzeri” açık bir ağ kurulsa, mahremiyet mi risk, şeffaflık mı kazanç?
- Branşları kapatmada kriter “istihdam oranı” mı olmalı, yoksa “sosyal etki”yi yüksek olanlar korunmalı mı?
Strateji + empati: Uygulanabilir bir yol haritası
1. Segmentasyon: Hobi / Gelir / Kariyer hatlarını ayır, beklentiyi netleştir.
2. Çift endeks: Ekonomik ve sosyal etkiyi birlikte ölç; kararları veriyle al.
3. Akreditasyon: Dış gözle kalite güvencesi ve taşınabilir yetenek pasaportu.
4. Pazar entegrasyonu: Eğitimle eşzamanlı satış kanalları, demo günleri, gerçek müşteri teması.
5. Destek ekosistemi: Kreş, güvenli mekân, mentörlük, mikro hibe ve koçluk.
6. Eğitmenlikte mükemmeliyet: Eşleştirme, geribildirim döngüsü, en iyi uygulamaların paylaşımı.
7. Açık veri: Merkez/branş bazında yıllık rapor; başarıları ödüllendir, sorunları görünür kıl.
Son söz: “İsmek ne demek?” sorusunu birlikte yeniden tanımlayalım
Benim iddiam şu: İSMEK, yalnızca “kurs” değil, kentin üretkenlik ve dayanışma altyapısı olabilir—ama bunun için hem stratejik akıl hem de insan merkezli duyarlılık aynı anda işletilmeli. Ne sadece metrik fetişizmine, ne de sadece iyi niyet romantizmine teslim olalım. Deneyimlerinizi, verilerinizi, iyi-kötü örneklerinizi masaya koyun; özellikle de işe yerleşme, gelir artışı, ürün satışı ve yaşam kalitesi üzerinden somut hikâyeler paylaşın. Bu başlık alkış değil, içerik ve fikir istiyor. Şimdi söz sizde: İSMEK sizin hayatınızda neye dönüştü, ve nasıl dönüşmeli?
Forumdaşlar, ben bu başlığı açıyorum çünkü “İsmek ne demek?” sorusu artık sözlük karşılığıyla açıklanacak kadar basit değil. Evet, İSMEK uzun açılımıyla İstanbul Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları; belediyenin ücretsiz/uygun maliyetli kurs ağının adı. Ama sahadaki karşılığı, bir kentin yetişkin eğitim ekosistemi, istihdam politikası, sosyal sermaye üretimi ve hatta kültürel yönelimi üzerine çok daha büyük bir anlatı. Benim görüşüm net: İSMEK, kâğıt üzerinde fırsat eşitliği vaadiyle parlıyor, pratikte ise kalite güvencesi, güncellik ve gerçek iş piyasasıyla bağ sorunları nedeniyle potansiyelinin gerisinde. Tartışmak isteyen kim varsa buyursun; çünkü bu başlıkta alkış değil, somut kanıt, deneyim ve karşı argüman arıyorum.
“İsmek ne demek?” sorusunun gerçek anlamı: Hizmetin niyeti mi, sonucunun etkisi mi?
“Ne demek”i ikiye ayıralım: (1) Niyet: Vatandaşa ücretsiz yetkinlik kazandırmak, boş zamanı üretken beceriye çevirmek, sosyal bağları güçlendirmek. (2) Sonuç: Kursun sonunda elde edilen sertifikanın işe girişte etkisi, becerinin piyasa değeri, eğitimin sürdürülebilirliği. Niyet iyi olabilir; ama sonuçlar tatmin etmiyorsa, hizmet algısı hızla “hobi evi”ne evriliyor. İşte asıl mesele burada.
Güçlü yanlar: Erişilebilirlik, sosyalleşme, düşük eşik
- Coğrafi erişim ve ücret bariyerinin düşüklüğü, birçok yetişkin için ilk adıma cesaret veriyor.
- Sosyal izolasyonu kırıyor; özellikle ev içi yükleri ağır olanlar için “dışarıda bir alan” sağlıyor.
- Bazı branşlarda iyi eğitmenlere denk gelindiğinde, sıfırdan başlayan birinin gözle görülür ilerlemesi mümkün.
- Portföy oluşturan, yan gelir yakalayan, hatta küçük işletmeye dönüşen başarı örnekleri var.
Zayıf ve tartışmalı noktalar: Sertifikanın değeri, müfredatın güncelliği, iş piyasasıyla kopukluk
- Sertifika enflasyonu: İşveren nezdinde “İSMEK sertifikası” tek başına ayırt edici olmuyor. Ölçme-değerlendirme şeffaf ve bağımsız akredite değilse, kağıdın değeri düşüyor.
- Müfredat gecikmesi: Dijital beceriler, yapay zekâ destekli araçlar, e-ticaret dinamikleri… Programlar gerçek dünyanın hızına yetişemeyebiliyor.
- Eğitmen kalitesi ve tutarlılığı: Aynı branşta iki merkez arasında fark uçurum olabiliyor. Bu da markanın bütüncül güvenini aşındırıyor.
- İstihdam köprüsü eksikliği: Kurs bittiğinde iş/çıraklık/staj kanallarına yönlendirme zayıf kalırsa, kazanılan beceri ekonomik değere dönüşmüyor.
- Kaynak tahsisi ve şeffaflık: Hangi branşa, hangi talep analizine göre kontenjan ayrılıyor? Kapalı kutu algısı tartışmayı büyütüyor.
Erkeklerin stratejik/problem çözme, kadınların empatik/insan odaklı yaklaşımı: Nasıl dengeleriz?
Forumdaki deneyimler şunu gösteriyor:
- Stratejik/problem çözme odaklı bakış (genellikle erkek kullanıcıların vurguladığı): “İSMEK, işgücü piyasasının net açıklarını hedeflemeli. Veriye dayalı program aç, KPI koy, mezun takibi yap, işe yerleştirme oranı ver. Zaman ve bütçe optimizasyonu şart.” Bu çerçeve net metrik ister: kaç kişi istihdam edildi, geliri nasıl değişti, hangi branş ROI üretiyor?
- Empatik/insan odaklı yaklaşım (genellikle kadın kullanıcıların vurguladığı): “Kurs yalnızca iş değil, güçlenme, özgüven, sosyal bağ ve yaşam kalitesi demek. Eğitim, bakım yükleri ve güvenli mekân ihtiyacı gözetilerek kurgulanmalı.” Bu çerçeve, kreş desteği, esnek saatler, güvenli ulaşım, psikososyal destek gibi unsurları öne çıkarır.
Denge noktası:
- Program tasarımında çift skorlu bir model öneriyorum: (1) Ekonomik etki skoru (istihdam/gelir/portföy gibi) + (2) Sosyal etki skoru (özgüven, sosyal ağ, yaşam memnuniyeti). Branş açma/kapama kararları bu iki eksenin bileşik endeksine göre alınmalı.
- Eğitim içinde hibrit pedagojik tasarım: Bir modül problem çözme ve somut çıktıya (iş planı, ürün demosu, GitHub portföyü, Etsy mağazası) odaklanırken, diğer modül akran desteği, geri bildirim, müşteriyi anlama ve hizmet empatisini güçlendirmeli.
- Rol model eşleşmesi: Eğitmen ve mentör havuzunda farklı yaklaşımları temsil eden profiller eşleştirilmeli; bu sadece cinsiyetle açıklanamaz, ama farklı düşünme tarzlarının bilinçli harmanı verimliliği yükseltir.
“Hobi mi, meslek mi?” İkircikli kimlik sorunu
Bir kesim İSMEK’i “hobi kulübü” gibi görürken, diğer kesim “meslek kapısı” olarak konumluyor. İkisi aynı çatı altında olabilir; ama şeffaf segmentasyon şart: Hobi hatları (refah ve toplumsal bağ odağı) ile mesleğe geçiş hatları (piyasa uyumlu, sert ölçme-değerlendirme, iş eşleştirme) farklı KPI’lara bağlanmalı. Her kurs kayıt ekranında “Hobi / Gelir Amaçlı / Kariyer Dönüşüm” seçimi, buna uygun içerik ve beklenti yönetimi yapılmalı.
Kalite güvencesi ve akreditasyon: “İmzalı kağıt”tan “taşınabilir yetkinlik”e
Sertifikanın değerini artırmanın yolu, dış denetimli standartlar ve taşınabilir rozetler (ör. proje linki, portföy, kod deposu, ürün fotoğrafları, müşteri yorumları) üretmekten geçiyor. Her mezunun dijital bir yetenek pasaportu olmalı:
- Beceri matrisi (başlangıç/orta/ileri),
- Somut eserler,
- Piyasa eşleşmesi (hangi ilanlara uyuyor?),
- Mentör yorumları,
- Mikro sınav sonuçları ve tekrar doğrulama tarihi.
Bu pasaportun linki, iş başvurularında gerçek delil işlevi görür. Böylece “sertifika” bir kağıt değil, doğrulanabilir kapasiteye dönüşür.
Müfredatın güncellenmesi: Gündelik gerçekliğe bağlanma
- Tasarım: Canva/Figma temelli görsel iletişim, üretken yapay zekâ ile içerik üretimi, sosyal medya için ölçülebilir kampanya tasarımı.
- El emeği/üretim: Etsy, Trendyol, Instagram Shop entegrasyonları; fiyatlama, kargo, iade politikası, mikro-lojistik.
- Yazılım/teknik: Git temelleri, no-code/low-code araçlarla prototipleme, veri okuryazarlığı.
- Hizmet: Müşteri deneyimi, ikna ve empati, şikâyet yönetimi.
Her branşta “pazar yansıması” dersi zorunlu olmalı: gerçek alıcılarla test, mini fuar, canlı yayınlanmış demo günleri.
Şeffaflık ve hesap verebilirlik: Veriyi paylaş, tartışmayı kaliteye çevir
Açık göstergeler olmadan tartışma hamasete kalıyor. Branş bazında yıllık raporlar yayınlanmalı: başvuru sayısı, mezun oranı, devamlılık, işe yerleşme, gelir artışı, memnuniyet, eğitmen değerlendirmesi. Merkezler arası farklar kamuya açıklandıkça, iyi örnekler ölçeklenir, zayıf halkalar iyileşir.
Forumun ateşini yakacak provokatif sorular
- Sertifika yerine “doğrulanmış beceri pasaportu” olsaydı, işveren gözünde İSMEK’in imajı değişir miydi?
- Hobi ve meslek hatlarını ayırmak, sosyal kapsayıcılığı zayıflatır mı, yoksa beklentiyi netleştirerek kalitenin önünü mü açar?
- Eğitmenleri performansa göre ödüllendirmek/yenilemek, eğitimde niteliği artırır mı yoksa tektipleştirip risk mi üretir?
- İSMEK mezunlarının ürünlerini belediye destekli pazar yerinde toplayıp kurumsal alıcılara sunmak adil rekabet midir, kamunun piyasa bozumu mu?
- Kreş ve ulaşım desteği olmadan “eşit erişim” söylemi ne kadar gerçekçi? Bu destekler bütçeyi zorlar ama verimi katlar mı?
- Mezun takibi için “LinkedIn benzeri” açık bir ağ kurulsa, mahremiyet mi risk, şeffaflık mı kazanç?
- Branşları kapatmada kriter “istihdam oranı” mı olmalı, yoksa “sosyal etki”yi yüksek olanlar korunmalı mı?
Strateji + empati: Uygulanabilir bir yol haritası
1. Segmentasyon: Hobi / Gelir / Kariyer hatlarını ayır, beklentiyi netleştir.
2. Çift endeks: Ekonomik ve sosyal etkiyi birlikte ölç; kararları veriyle al.
3. Akreditasyon: Dış gözle kalite güvencesi ve taşınabilir yetenek pasaportu.
4. Pazar entegrasyonu: Eğitimle eşzamanlı satış kanalları, demo günleri, gerçek müşteri teması.
5. Destek ekosistemi: Kreş, güvenli mekân, mentörlük, mikro hibe ve koçluk.
6. Eğitmenlikte mükemmeliyet: Eşleştirme, geribildirim döngüsü, en iyi uygulamaların paylaşımı.
7. Açık veri: Merkez/branş bazında yıllık rapor; başarıları ödüllendir, sorunları görünür kıl.
Son söz: “İsmek ne demek?” sorusunu birlikte yeniden tanımlayalım
Benim iddiam şu: İSMEK, yalnızca “kurs” değil, kentin üretkenlik ve dayanışma altyapısı olabilir—ama bunun için hem stratejik akıl hem de insan merkezli duyarlılık aynı anda işletilmeli. Ne sadece metrik fetişizmine, ne de sadece iyi niyet romantizmine teslim olalım. Deneyimlerinizi, verilerinizi, iyi-kötü örneklerinizi masaya koyun; özellikle de işe yerleşme, gelir artışı, ürün satışı ve yaşam kalitesi üzerinden somut hikâyeler paylaşın. Bu başlık alkış değil, içerik ve fikir istiyor. Şimdi söz sizde: İSMEK sizin hayatınızda neye dönüştü, ve nasıl dönüşmeli?