Türkiye'de mafya ne zaman başladı ?

Ahmet

New member
Türkiye’de Mafya Ne Zaman Başladı? Biraz Kara Mizah, Biraz Tarih, Biraz da Gerçek!

İçki masasında en iyi müzikle çalınan nostaljik şarkılar arasında, kartel sohbetleri ve “Bak, bizde mafya var, sen de şansını dene!” cümlesi geleneğe dönüşmüş olabilir. Ama Türkiye’de mafya tam olarak nasıl başladı? Biraz göz kararması, biraz haksız rekabet, biraz da tabii ki 'daha fazla para, daha fazla güç' hırsı ile nereye kadar gidildi? Gelin, mafyanın Türkiye'deki yolculuğuna mizahi bir gözle bakalım, sonra da eğlenceli bir şekilde tarihi derinliklere dalalım!

1900'lü Yılların Başında Türkiye’nin Mafya Dönemi… ‘Ayaklan’ Dönemi mi Desek?

Evet, Türkiye'de mafya işinin kökenlerine bakıldığında, 20. yüzyılın başlarına kadar giden bir geçmiş buluyoruz. Her şey 1920'ler gibi İstanbul'un arka sokaklarında başlıyor. O zamanlar insanlar ya kışla kıyafetli ya da bohem giyimliydi ve hep birlikte "neden olmasın, her şeyin başı para" diyorlardı. 1900'lerin başlarında, Osmanlı'dan Cumhuriyet’e geçiş dönemi, sosyal ve ekonomik yapının altüst olduğu bir zaman dilimiydi. Zenginleşmeye çalışan birkaç akıllı adam, yasa dışı işlerle daha iyi bir yaşam kurmayı planlamaya başladılar. “Yasal olmayan işlerin” kapısını araladılar, tabi içeriden bakınca öyle görünüyor.

İstanbul'un arka sokaklarında, kafelerde gizlice yapılan iş anlaşmaları, gizli mekanlarda dönen illegal ticaretler, mafyanın tohumlarının atılmaya başladığını işaret eder. Fakat o dönemde daha çok, ‘organizasyon’ demek yerine ‘arkadan dolanma’ adı verilen bir stil vardı. Hani filmdeki, “Ne iş yaptın?”, “Birkaç hileli iş…” diyerek gülüp geçebileceğiniz tipler vardı, işte bunlar henüz mafyanın en saf haliydi.

1950’ler: MAFYA'YI GÖR, GÖRME! Yavaşça Yapılıyor…

Tabii, mesele sadece sokak kavgalarından ibaret değildi. 1950’ler, Türkiye’de mafyanın biraz daha görünür hale geldiği yıllardı. Bu dönemde mafya, "daha çok para kazanma" arzusu ile devletle olan ilişkilerini iyice güçlendirdi. Cumhuriyetin ilk yıllarında her şey kurallara uygun giderken, ekonomik krizler, düşük gelir düzeyi ve işsizlik gibi faktörler, insanların yasa dışı işlere yönelmesini hızlandırdı. Karşımıza sadece İstanbul’un değil, Anadolu'nun da farklı şehirlerinde gizli ortaklıklar, tefecilik ve şantajlar çıkmaya başladı.

Ancak, burada bir parantez açmak lazım. Mafya dediğimiz şeyin bu dönemdeki tanımı biraz da 'çalışkan' ve 'stratejik' kişilerden oluşuyordu. Kadınların gözlemiyle bakıldığında belki de bir şefkat eksikliği vardı, çünkü devletin pek ilgi göstermediği yoksul mahallelerde mafya, “Daha iyi yaşamak için birlikte hareket etmeliyiz!” şeklinde bir empatik yaklaşımla, yerel halkı kendine çekebiliyordu. Yani işin içine duygusal yön de girmişti. Tabi, zamanla bu iyilik de bozulup işin içine karanlık yanlar girmeye başladı.

1980’ler: Yıl 80’ler, Devlet ve Mafya Ortak Olunca…

Her işin bir evrimi vardır, bizde de varmış demek ki! 1980'ler, Türkiye'de mafyanın devletle iç içe geçtiği yıllardı. Hani deyim yerindeyse "kendi işini doğru yap, birileri gelip sana yardımcı olsun!" yaklaşımı bu dönemde çok iyi işledi. Ekonomik sıkıntılar ve 12 Eylül darbesi, mafyanın etkisini arttırmıştı. Bu dönemde, büyük şehirlerde mafya liderleri ve onların örgütleri neredeyse her alanda kendilerine yer bulmuşlardı. Çıkardıkları yasadışı işler, hala köşe yazılarında “dönemin en büyük skandalı” olarak anılmaktadır.

Mafya işin içine girmeye başladığında, devletin bazı koltuklarında oturanlar "Beni buraya getiren kişiler, bir şekilde yolumu açmak için gerekli yardımları yapmalıdır!" diyerek, mafyanın etkisini kullanmaya başladılar. İşin içinde sadece strateji değil, aynı zamanda karşılıklı çıkarlar da vardı. Erkekler burada, biraz daha "çözüm odaklı" ve "stratejik" bir yaklaşım sergileyerek, işleri büyütmeye devam etti. Kadınlar ise bir şekilde aile içindeki dinamiklere, "Nasıl olsa oğlum seni hep koruyacak" yaklaşımını sergileyerek, biraz daha duygusal bir zeminde kalıyordu.

2000’ler ve Sonrası: Mafya ve Sinemanın Buluşması… Gerçek ve Kurgu Arasında

2000’lerden sonra, mafyanın Türkiye’deki etkisi bir süre daha sürse de, artık her şey biraz daha ‘görünür’ hale gelmeye başladı. Artık sadece bazı ‘gizli’ işlerle değil, televizyon ve sinema dünyasıyla da ilişkilendirilen bir kavram haline geldi. “Kurtlar Vadisi” gibi diziler sayesinde halk, mafyanın işleyişine dair daha çok bilgi sahibi olmaya başladı. Mafyanın stratejik yönlerini biraz daha popüler kültüre yedirmek, tabii ki çok dikkatli bir işti.

Bundan sonrasında ise Türkiye'de mafya ile ilgili en büyük soruyu sorabiliriz: "Peki, bu oyun bir yere kadar mı?" Yani, yavaş yavaş artık herkesin göz önünde olan mafya, acaba sonlarına mı geldi? Tabi ki buna “şimdi hep doğru yoldalar” demek saçma olurdu, çünkü tarih ne kadar popülerleşirse, içindeki tehlikeli yanları o kadar belirginleşir.

Mafya: Bugün ve Yarını… Yine de Ne Olursa Olsun!

Bugün, mafya ve organize suç dünyası, sadece birkaç kişiyle değil, bir ekosistemle ilgili olarak karşımıza çıkıyor. Fakat şu soruyu da sormak lazım: Mafyanın bir devlete veya gizli bir sisteme entegre olması, aslında sadece Türkiye’ye özgü bir şey mi? Çeşitli ülkelerde, bazen de büyük devletlerin içinde bu tür “gizli” organizasyonlar olduğu biliniyor. Kaldı ki, mafya tarihine genel bir bakış attığımızda, mafyanın doğuşu ve gelişimi genellikle sosyal, ekonomik ve siyasal çalkantılarla paralel gittiği için; burada önemli olan, dışarıda izlediğimiz sinema görüntülerindeki gibi "suçluları" değil, onları yaratan ortamları incelememizdir.

Ve işte, size bir soru: Yıllarca televizyonlarda izlediğimiz suç örgütleri, acaba gerçekten halkın arasında bu kadar yaygın mıydı, yoksa bize mi gösterildi?

Türkiye'de mafya, tarihsel olarak her zaman bir varlık göstermiş olsa da, artık sadece "sinema filmi" olmaktan çıkıp, insanların hayatını etkileyen gerçek bir konu olma yolunda ilerliyor. O yüzden belki de zaman, “Mafya filminde değil, gerçek dünyada mı yaşıyoruz?” diye düşünme zamanıdır.